Abdülhamid'in Ruslar İstedi Diye İki Türk Askerini İdam Ettirmesi

Osmanlı tarihinin en kahreden olaylarından biri için 1903'ün ağustos ayına gidiyoruz. Yer Manastır, Osmanlı yönetimi döneminde, Manastır Vilayetinin kuzeyinde Kosova, doğusunda Selanik, batısında İşkodra ve Yanya, güneyinde Tırhala Vilayeti bulunuyordu. Tarihler 8 Ağustos 1903’ü gösteriyordu, sonun başlangıcı o zaman başladı.


Jandarma Er Halim götürülürken

Manastır’daki Nüzhetiye karakol binası önünden geçen Rus konsolos Aleksandr Rostkovski karakol binası önünde nöbet tutan erlerin kendisini selamlamadığını görünce öfkelendi. Erlerin üzerine yürüdü.” Bana neden selam vermedin, beni iyi tanırsın, size böylesi lâyık, alçak Türkler!" diyerek jandarma er Halim’e küfretti, kamçı ile vurdu, jandarma er Abbas’a da tokat attı, yüzüne tükürdü...


Yer Manastır. Osmanlı toprağı. Abbas ve Halim ikisi de Jandarma Er Osmanlı askeri, Türk askeri. Onları darp eden kişi ise bir Rus. Misafiri olduğu ülkenin askerine hakaret etti, onlara vurdu, küfretti... Jandarma Er Halim bu hakaretleri daha fazla kaldıramadı. Ağırına gitti, böyle olmamalıydı... Türk toprağında bir Türk askerine bir Rus küfredip vuramamalıydı...


Yere düşen tüfeğine baktı Halim, aldı yerden, kurdu ve peş peşe ateşledi. Rus konsolosu vuran Jandarma Er Halim, "ben vurdum" diyerek silahını Enver Bey’e teslim etti...


Enver paşa otobiyografisinde bu olayı şöyle anlatmıştır:

"...Bu sırada ortaya çıkan bir vaka, büsbütün işi karıştırdı. Rusya Hükümeti'nin Manastır Genel Konsolosu Mösyö Rostkofski askerlere taarruza, rast geldiği yerde selam vermediğinden dolayı azarlamaya ve hatta bir topçu neferini darba kadar varmıştı. Nüzhetiye Karakolu önünden geçerken orada bulunan jandarma neferi Halim konsolosu tanımadığından saygı göstermez. Konsolos bunun üzerine kırbaçla yürür. Nefer de askerlik namusunu korumak için ateş eder. Konsolos iki kolunu, vücudunu delen bir kurşunla yere serilir.

Silah sesi üzerine, kışladan olay yerine koşmuştum. Nefer sakinliğini bozmayarak 'Ben vurdum' dedi ve silahını bana teslim etti. Derhal kurulan askeri mahkemede bulundum. Rusya Sefareti Baş tercümanı Mandelstam'ın hükümete yaptığı hakaret bütün asabımı tahrik ediyor, 'Ah, ne vakit iyi bir idare kurulacak, ne vakit bizi bu tahkirlerden kurtaracak bir hükümet teessüs edecek?' diyordum. Bu sırada genel müfettişliğe tayin edilmiş olan Hilmi Paşa, Manastırda idi. Askeri mahkeme, Halim ile bir arkadaşının idamına karar verdi. Mahkemenin katibi olduğumdan verilen bu hükmün hiçbir kanuna dayanmadığını söylemeden geçemem.

Öldürme hadisesinin jandarma tarafından kızgınlık neticesinde icra edildiğini konsoloshanenin askeri mahkemedeki vekilleri de tasdik ettiler. Bununla beraber idam hükmü 'Nefer Halim, kızgınlıkla giriştiği öldürme eylemini taammüden tamamladığından ve arkadaşı da öldürmekten menetmediği için idamlarına karar verilmiştir' şeklinde idi.

Askeri mahkeme, böylelikle ismini sonsuza kadar lekeleyecek bir hüküm vermiş oluyordu. lki nefere verilecek ceza en fazla on beş sene hapis ve beş sene kürek olacaktı. Hüküm böyle verildikten sonra idare kararı idama çevirebilir ama askeri mahkeme haksız bir muamele yapmış olmazdı.

Cezanın infazı sırasında sefaret baş tercümanı benimle beraber seyre gitmek istedi. Mahkeme başkanı genel müfettişliğin bu emrini bana tebliğ etti fakat kabul edemeyeceğimi rica ettim ve uygun gördüler. Yalnız, ölen konsolosun cenaze alayı gittiği sırada bataryam beş pare top atışına memur edilmişti, bunu yaptım. Mamafih bu olaydaki haksızlığı hiçbir vakit unutamayacağım." (1)

O gün jandarma er Halim ile birlikte orada nöbet tutan silah arkadaşı er Abbas da tutuklandı. Ruslar kelle istiyorlardı. Zaten Manastır’a konsolos olarak gelen Aleksander Rostkovski'nin amacı da buydu, provokasyon yaratmak. Amacına ulaşmış ama bedelini değersiz yaşamı ile ödemişti.

22 Ağustos tarihinde konsolos için cenaze töreni yapıldı. Öldürülen konsolosun cenaze töreni Osmanlı’ya gözdağı gösterisine dönmüştü.


Ruslar, II. Abdülhamid’i sıkıştırıp, taviz üzerine taviz istiyorlardı. Mahkeme kuruldu ve nihayetinde şu kararlar alınıp buna bağlı olarak adımlar atıldı.


  1. Jandarma er Halim idam edildi.
  2. Olayı durdurmadığı iddiasıyla jandarma er Abbas’da idam edildi.
  3. Sorumlu Kumandanlar 5 ila 15 yıl arasında değişen cezalara çarptırıldı.
  4. Maktul hakkında kötü konuştukları gerekçesiyle iki mülazım görevden atıldı.
  5. Vali Paşa Fizan’a sürüldü.
  6. Sadrazam ve harbiye nazırı Rus sefirini ziyaret etti.
  7. Sefir bu resmi ziyaret sonrası özürü kabul etmedi.
  8. Abdülhamid tarafından Rus çarına özür/taziye telgrafı çekildi.
  9. Çardan özür dilendi, hızlı yargılamadan vs. bahsedildi.
  10. Maktulün ailesine 400 bin frank ödenmesine karar verildi.


Bir devlet, bir padişah, bir halife; ayaklar altına alınan bir ülke itibarı. Kendi askerlerini Rusların korkusuna kurban eden aynı Abdülhamid, bu olaydan 2 sene sonra, 1905 yılında kendisine suikast tertipleyen ve 26 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan terörist Charles Edward Jorris'i zatı şahanelerinin iradeleri ile affederek serbest bıraktı. Abbas ve Halim ise unutuldular. 


Kaynaklar:

  1. Murat Bardakçı'nın ilgili köşe yazısı
  2. New York Times 16 ağustos 1903 tarihli haberi







BİR YORUM EKLEYİN

Yorum yaparken, içerik konusuyla alakalı yorum olmasına ve yazım/dil bilgisi kurallarına uymaya lütfen özen gösterin.

Daha yeni Daha eski